Rise Of Nation ! ÖneriLir ...

OYUNLA İLGİLİ AÇIKLAMA:
Strateji oyunlarının devam filmleriyle büyük benzerlikleri vardır bence; ilk olarak ikisinde de konu her zaman önemli yer tutar, ikinci olarak fanatikleri büyük bir beklenti içindedir, son olaraksa kimseyi tam olarak mutlu edemezsiniz...

Strateji oyuncuları farklı bir azınlık, her oyunu en ince ayrıntısına kadar incelemeyi seven, çok zor beğenen ama beğendikleri oyunu da asla unutmayan insanlar; Bu özellikleri diğer oyun severlerde bulmak gerçekten güç, bir FPS oyunu sadece grafikleri ya da konusu sayesinde bir yerlere gelebilirken, bir spor oyunu sadece grafik ve oynanışıyla herkesi mutlu edebilirken, strateji oyunlarında bunu yapabilmek neredeyse imkansız gibidir. Neyse ki içinde bulunduğumuz yıl bu farklı azınlığı çok sevindirecek oyunlarla doldu gibi; sadece ilk altı ayda Age of Mythology, C&C Generals, Total War gibi çok sağlam oyunlarla kendimizden geçtik.

Adından bahsettiğim bu oyunların hepsi kendi türlerinde birer devrim yapan ve adları daha uzun seneler konuşulacak oyunlardır. İşte bizler tam önümüzdeki yaz aylarını bu oyunlardan hangisine zaman ayırarak geçirelim diye düşünürken (ki kafelerdeki "Generals" çılgınlığını görmüşsünüzdür) uzun zamandan beri beklediğimiz bir oyun daha elimize düştü; Rise of Nations, artık buna 2003 bereketi dememiz gerekiyor herhalde...

Rise of Nations Microsoft'un RTS dünyasına son armağanı, strateji severlerin oyunu alması için aslında Microsoft adını duymaları bile yeterli bence; çünkü Age of Empires serileri ve senenin en iyi RTS'lerinden birisi Age of Mythology bu firmaya ait. Hımm, bir firma neden çok sağlam bir strateji oyunu çıkardıktan sonra bir kaç ay içinde yeni bir RTS daha çıkarsın diye soranlar olabilir aranızda, bunun cevabı basit aslında; konu.

Age of Mythology tamamen Yunan, Mısır, İskandinav mitolojilerine dayanırken Rise of Nations'da insanlığın ilk çağlarından aldığınız bir ırkı günümüze kadar geçen sürede yönetmeye çalışıyorsunuz. Aslında Rise of Nations bu özellikleriyle yani tarih çağlarındaki gezintimizle bir sene kadar önce çıkmış Empire Earth'e çok benzemekte ama bu benzerlik sadece bununla sınırlı, bir de oynanışla

İsterseniz oyunun içeriğine biraz daha yakından bakalım; oyunumuz klasik Age of Empires serisinde olduğu gibi tarih öncesi çağlardan başlıyor ve siz yönettiğiniz ırkı çağdan çağa atlatıp, zaferden zafere koşturmaya çalışıyorsunuz. Tabi ki seçtiğiniz ırka göre rakiplerinizde değişiyor, gelişiyor. Irklar deyince hemen aklınıza şu araların çok popüler 3 ırk seçeneği gelmesin Rise of Nations'da

Aztek, Bantu, İngiliz, Çin, Mısır, Fransa, Almanya, Yunan, İnka, Japon, Kore, Maya, Moğol, Nubian, Roman, Rus, İspanyol ve Türk ırklarını seçme imkanına sahibiz. Ki bu ırklar sadece göstermelik olarak konmamış bu oyuna, seçtiğimiz ırka göre mimari, özel birimler ve teknolojiler emrimize sunuluyor, bize kalan sadece akıllı yönetim. Türkler oyunun içinde olunca haliyle hepimizde bir beklenti oluyor, nasıl yapmışlar diye; şu kadarını söleyebilirim ki beklentileriniz karşılanacak. Çünkü gerek mimari, gerek üniteler (biri Yeniçeri mi dedi?) tarihsel gerçeklerden yararlanılarak yapılmış. Tabi bu her ırk için geçerli.
Oynanış olaraksa bir çok oyundan parçaları Rise of Nations'da bulmak mümkün. Tamam, oyun RTS, nasıl yeni değişiklikler olabilir diyosunuz, ama Rise of Nations'ın içinde aslında bir çok oyunu görüyorsunuz. Her şeyden önce oyun klasik Age of Empires onanışını içeriyor, oyuna başladığınız "karanlık çağlar"da bunu hissetmemek mümkün değil. Zaman ilerleyip çağlar geçtikçe, özellikle "yeni çağ"da oyun çok rahat "Cossacks" oynuyor havası veriyor; askerlerin modelleri, yönetimleri, gruplamaları inanılmaz. Tekrar zaman geçiyor ve bir bakmışsınız 2. Dünya Savaşı'nda "Sudden Strike" oynuyorsunuz.

Ama benim en sevdiğim özellik oyunun içindeki özel bir onanış şekli; "Conquer The World Compaing". Bu campaing sayesinde oyunu aynı "Total War" oynuyormuş mantığıyla oynamaya başlıyorsunuz. Bir dünya haritası üzerinde seçtiniz ırka göre oyuna başlayıp daha sonra satranç taşlarıyla oynuyormuş gibi hamlelerinizi yapıyorsunuz ve dünyayı fethe başlıyorsunuz. Oldukça eğlenceli ve oyununun oynanış süresini baya artıran bir düşünce.

Oyun içindeki asıl önemli yenilikler ise artık daha fazla şehir kurmanız olarak başlıyor. Oyun başladı ve ilk şehrinizi kurdunuz (İstanbul) daha sonra yeni birkaç bina ve kütüphane yaptınız. Bir baktınız işçilerinizde yeni bir şehir merkezi yapılma ikonu açıldı biraz ileri yeni bir şehir yaptınız (Konya) artık bu şehir öylece durmuyor, her şeyiyle işinize yarıyor; sınırlanınız genişliyor, madenlerde ya da başka işlerde çalışacak insan sayınız artıyor. Çünkü her şehrin belli bir çalışma ve üretme kapasitesi var.

Ayrıca normalde Age of Empires serilerinde çok kişinin (ben de dahil) kafasını yoran ve kullanılmayan ticari yük, çeki hayvanları(!) artık neredeyse zahmetsiz iş görüyorlar. Bir market inşa ettiniz ve bir deve kervanı ürettiniz, kervan otomatik olarak kendine diğer şehre giden bir yol çiziyor ve şehirden şehre taşımacılığa başlıyor. Eşekler ise yerde gördüğünüzde bir özelliği oldunu anladığınız (haritaya da bakarak anlayabilirsiniz) yerlere gönderdiğinizde o noktalar üzerinde üretim yapan küçük bir bina oluşturuyorlar ve tataaaa! hepsi bu, gerisini onlar hallediyorlar. Gördüğünüz gibi zekice ve insanı sıkmayan bir yöntemle ticaret olayınıda çözmüşler gibi.

Diğer bir güzel yenilik de artık "çağ atlama" olayını şehir merkezlerinden değil, kütüphanelerden yapmamız. Aslında diğer bütün teknolojik gelişmeler de buradan yapılıyor. Bu oyuna büyük bir rahatlık katmış çünkü oyun esnasında "aman şu bina nerede modunda olmanız" az da olsa engellenmiş.

Ordu yönetimine yenilik olarak komutanlar ve ajanlar eklenmiş. Özel bir bina sayesinde hayata geçirdiğimiz bu birimler, oyunu gerçekten güzel yapan yenilikler. Ajan yengelerimiz karşı tarafa görünmeden sızarak onlar hakkındaki önemli bilgileri bize sunuyolar. Komutan amcalar ise orduyu değişik formasyonlara sokmanın yanında birimlere göre de değişik özelikler sunuyor. Örnek olarak makinalı tüfekli birimleri siper durumuna getirebiliyorlar. İlk çağlarda at üstünde ordusunu yöneten komutanlarımız daha sonraları dört çeker jipleriyle ve dürbünleriyle karizma denizlerinde yüzüyorlar. Geyik bir yana, taktiksel açıdan gerçekten önemli birimler komutanlar.
Madem ordudan bahsetmeye başladık hemen bir diğer özellikten, yani sınırlardan bahsedim. Yukarda da bahsetmiştim yeni şehirler kurdukça sınırlarınız genişliyor, bunu zaten haritadaki kırmızı çizgileri görünce anlıyorsunuz, işte askerler bu sınırları geçtikten sonra daha kolay güç kaybetmeye başlıyorlar. Hoş bir özellik bence, yurdunu korurken aslan parçası kesilen askerleriniz sınırın diğer tarafında size büyük hezimetler yaşatabiliyor. Zaten çağlar günümüze kadar ulaştığı için oyunda savunma olarak kullanılan duvarlar bulunmuyor, zaten olsa da komik olurdu tanklarınızın duvarlara takılması.

Bunun yerine işte bu sınır olayı yapılmış ve binalar hiç de kolay yıkılmıyor. Bir şehri ele geçirmekse o şehrin merkezine saldırmak ve orayı uzun bir süre ateş altında tutmakla mümkün oluyor, bir süre sonra merkezin gücü düşüyor ama bina yıkılmıyor, bir süre geçmeye başlıyor (2 dakika kadar) bu sürenin sonunda siz hala şehrin yakınlarındaysanız "asimilasyon" işlemi tamamlanıyor ve şehir sınırlarıyla beraber elinize geçiyor. Yanlız ordu kısmında beğenmediğim olay uçaklarla ilgili, uçakları yönetmek ve emir vermek gerçekten zor. Bir yere saldırın derseniz oraya saldırmaya başlıyor geri dönüp tekrar saldırıyorlar, sonra tekrar. Ama bu büyük bir savaşta çok kötü oluyor istedinizde bir bakmışsınız bütün uçaklar hava!

Ben RTS'lerde 3D grafiklerden çok hoşlanmayan biriyim; 3D grafiklerin oyuna sınırsız bir özgürlük havası vermeye çalışırken oyunun ruhundan bir çok şey ***ürdüğünü düşünüyorum. Bu zamana kadar bir çok oyun 3D grafiklerle karşımıza çıktı ama istedikleri başarıyı bir türlü yakalayamadılar (WarCraft dışında, ki o da bana göre tam bir 3D oyun değildi). Konumuz icabı böle oyunlara örnek olarak Empire Earth'ı gösterebiliriz. Bu oyun Rise of Nations'ın yapmaya çalıştığını çok zaman önce yapmayı denemiş ama olmamıştı, birşeyler eksikti sanki oyunda; hiç bir zaman oyuna o kendinizi kaptırma moduna giremiyordunuz.

Rise of Nations'da ise iyi bir seçim olarak göze çarpan 2D grafikler kullanılmış. RTS'lerdeki o elle çizilen grafiklerin size verdiği sıcaklık hissinden sonuna kadar yararlanılmış bu oyunda, buna ek olarak 3D oyunlarda sıkça görmeye alıştığımız zoom olayı eklenmiş. Bu özellik büyük şavaşlarda ve çok şehri aynı anda görebilmeniz açısından çok işinize yarıyor doğrusu.

Oyunun seslerine gelince, ben bu kadar çok ırk varken Microsoft'un bir jest yapıp her ırk için kendi seslerini kullanacağını düşünmüştüm. Hatırlarsanız Age of Empires 2'de Türkler kendi seslerini kullanıyordu, işçilerin "EMRİN, ODUNCU" deyişi bile insanın içine bir mutluluk yayıyordu sanki Ancak Rise of Nations'da böyle bir durum söz konusu değil, dahası ırkların hiç birinde seslendirme yok. Sadece savaş alanlarında adamların çarpışma seslerini duyabiliyoruz, o da ancak arada bir. Sanırım oyunun en büyük eksisi sesleri, olmamış yani biraz kuru kalmış sanki.

"Bu kadar lafı çekemem ben, okuyalım son sözleri anlayalım oyun iyi mi, kötü mü?" diyenler için söyleyeceğim şu ki; Rise of Nations her RTS severin elinde bulunması gereken bir oyun, zaten türle ilgilenenlerin uzundur beklediği bir oyundu. Ancak oynadığınızda göreceksiniz ki elimizde bir efsane yok, şu sıralar gerçekten çok sağlam strateji oyunları elimize geçiyor Rise of Nations'da onlardan biri. Net cafelerde ırk sayısı ve geçmişten günümüze çağları nedeniyle uzun süre popüler olacak bir oyunla karşı karşıyayız. Hepinize iyi oyunlar...

LinK = [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]